Hadi Biraz Rahatlayalım: Hayatta Dengeyi Bulmak

Hepimiz zaman zaman aynı hisse kapılıyoruz, değil mi? Duygularımız coşuyor, enerjimiz tavan yapıyor; her işe atılmak, her sorumluluğu üstlenmek istiyoruz. “Ben yaparım, yetişirim!” diyoruz ama bazen ipin ucu kaçıyor. İnsanız sonuçta. Müslüman olarak elbette çalışkan olacağız, tembellik bize yakışmaz. Ama bir durup düşünelim: Her şeyi yapmak, her yere yetişmek zorunda mıyız?

Bazı şeyler başta çok güzel görünüyor: Her işe el atmak, herkese yetişmek, her iyiliği yapmak… Ama işin dozunu kaçırınca bir süre sonra içimiz daralmaya başlıyor. Kendimizi şu şekilde buluyoruz: “Ben ona bu kadar iyilik yaptım, o bana ne yaptı ki?” Farkında olmadan yaptığımız iyiliklerin değerini kendi elimizle düşürüyoruz. Üstelik bu durum hem bizi yoruyor hem de pişman ediyor.

Bir metafor üzerinden düşünelim. Hayatı bir gemi yolculuğuna benzetelim. Hepimiz bu gemide birer yolcuyuz, ama biz ne yapıyoruz? Yüklerimizi gemiye bırakmak yerine sırtımızda taşımaya devam ediyoruz! Sanki Rabbimiz bize, “Bu yolculukta en çok yükü taşıyan ödül kazanacak” demiş gibi davranıyoruz. Oysa Allah bizden her yükü değil, taşıyabileceğimiz kadarını alıp o yolda ilerlememizi istiyor. Eğer o yükün bizi yıpratacağını, sonunda pişmanlık getireceğini biliyorsak, baştan hiç sırtlanmamak daha iyi değil mi?

Peki, Bu Yükler Neler?

Bir düşünelim, bizi en çok yoran şeyler genelde şunlar:

1. Grup çalışmalarında fazla sorumluluk almak: İstekle, coşkuyla “Ben yaparım!” dediğimiz işler, bizi beklediğimizden fazla yorabiliyor.

2. Eşimize, çocuklarımıza yaptığımız iyilikler: Her şeyi biz yapmaya çalışıyoruz ama bazen bunun sonu tükenmişlik oluyor.

3. Komşularla ilişkilerde ölçüyü kaçırmak: Yardım edelim, güzel davranalım derken kendi sınırlarımızı unutuyoruz.

4. Arkadaşlara “Hayır” diyememek: Herkesin sorununu çözmeye çalışırken, kendi ruhumuzun yorulduğunu fark etmiyoruz.

Çözüm: Biraz Kendimize Bakalım

Bu noktada şunu kabul etmek gerekiyor: Her şeyi yapamayız. Ve bu, kötü bir şey değil. İnsan olarak sınırlı bir gücümüz var. Önemli olan bu gücü doğru şekilde kullanmak. İşte birkaç öneri:

1. Sınırlarımızı bilmek: “Ben yaparım!” demeden önce durup düşünelim. Gerçekten bu sorumluluğu alabilir miyim? Her yere yetişmeye çalışmak yerine, taşıyabileceğimiz kadarını alalım.

2. İyilikte dengeyi bulmak: İyilik güzel bir şey, ama ölçüyü kaçırırsak hem biz hem de karşımızdaki yorulur.

3. Kendimize zaman ayırmak: Başkalarına faydalı olabilmek için önce kendimize iyi bakmamız lazım. Dua etmek, tefekkür etmek, biraz dinlenmek… Bunlar bize iyi gelecek.

4. Yükleri gemiye bırakmak: Taşıdığımız her yükü gözden geçirelim. Hangileri gerçekten bizim taşımamız gereken yükler? Hangilerini gemiye bırakabiliriz?

Unutmayalım: Kendimizi yıpratarak yaptığımız iyilikler hem bizi hem de karşımızdakini mutsuz edebilir. Eğer başkalarının hayatlarına dokunmak istiyorsak, önce kendimizi iyileştirelim. Kendimiz iyi oldukça, çevremize de ışık saçmaya başlayacağız.

“Allah, size kaldıramayacağınız yükü yüklemez.” (Bakara Suresi, 286)

Biraz hafifleyelim, biraz yavaşlayalım. Yolculuğun tadını çıkaralım. Ve unutmayalım: Rabbimiz bizden en çoğunu değil, gücümüz yettiğince iyisini yapmamızı istiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir